29 Nisan 2020 Çarşamba

Köfter Pekmez Lokumu





  • Yarım çay bardağı un
  • Yarım çay bardağı nişasta
  • 2 su bardağı su
  • 1 su bardağı pekmez
Üzeri için;
  • Hindistan cevizi
  1. Un ve nişastayı bir kaseye koyalım 2 bardak su ile açılana kadar karıştıralım
  2. Sonra tencereye koyup üzerine pekmez ekleyelim
  3. Göz göz olana kadar kıvam alana kadar karıştıralım.
  4. Macun gibi bir yapı oluyor
  5. su ile ıslattığınız borcama döküp üzerini düzleştirelim
  6. Buzdolabında 3 saat bekletelim.
  7. Sonra borcamı alıp tatlıyı kenarlarından elimizle hafif ayırıp ters çevirelim.
  8. Sonrada dilimleyerek hindistan cevizi dökelim
  9. Ve unutmadan mutlaka sevgimizi katıyoruz.
Afiyet olsun :)

Tırtıl Kurabiye



Ben kurabiyelerin bazılarının arasına reçel sürüp birbirine yapıştırdım. İsterseniz kurabiyelerin uçlarını çikolata sosuna batırıp, Hindistan cevizi, fındık, fıstık gibi süslemelerle de yapabilirsiniz.


  • Yarım paket margarin oda sıcaklığında
  • 1 çay bardağı sıvı yağ
  • 2 çay bardağı şeker
  • 2 adet yumurta
  • 1 adet kabartma tozu
  • 1 adet vanilya
  • Alabildiği kadar un yaklaşık 3 su bardağı ve 1/5 su bardağı
  1. Malzemeleri karıştırarak yumuşak kıvamda ancak ele yapışmayan şekilde bir hamur oluşturun
  2. Daha sonra tepsiye yaratıcılığınıza bağlı olarak tırtıl kurabiye kalıbı ile kurabiyelerinizi şekillendirin.
  3. 160-170 derecelik fırında pembeleşinceye kadar pişirelim.
  4. üzerine pudra şekeri döküp servis edebilirsiniz.
  5. Ve unutmadan mutlaka sevgimizi katıyoruz.


28 Eylül 2016 Çarşamba

Tahinli Kek







Tadı o kadar güzel ki mutlaka denemeniz gerekiyor. İnternetteki tarifleri mutalaka kendime göre değiştiriyorum. Size denemiş olduğum tarifi yazıyorum.

  • 2 adet yumurta
  • 1.5 su bardağı toz şeker
  • Yarım su bardağı tahin
  • 1 su bardağı süt
  • yarım su bardağı sıvı yağ
  • 1 adet kabartma tozu
  • 1 adet şekerli vanilin
  • Aldığı kadar  un
  • yeteri kadar susam 
  1. Yumurta ve şekerimizi güzelce çırpıyoruz. Süt, sıvı yağ ve tahinimizi ilave ediyoruz.
  2. Sıvı karışımın içine elemiş olduğunuz unu yavaş yavaş ekleyin akışkan kek kıvamını alana kadar koyacaksınız.
  3. Sonra kabartma tozu ve vanilin ekleniyor.
  4. Kalıbınızın her yerini katı yağ ile güzelce bulayın. Sonra istediğiniz miktarda susamı dökün.
  5. Hamuru boşalttığınızda yapışacaktır. Önceden ısıtılmış 180 derece fırınınızda pişirin süre vermiyorum her fırın farklı pişiriyor.
  6. Ve unutmadan mutlaka sevgimizi katıyoruz.
Afiyet olsun, sevgiyle kalın :)

Şeftali Marmelatı


Büyük oğlum Sarp bebekliğinden beri meyve ve tatlı tarzı şeyleri sevmez tek derdi çikolatalı şeyler.
Bu yüzden bazı şeyleri deneme ya da yapma şansım olmuyordu. 2. oğlum Batu şu anda 8 aylık ek gıda dönemi yaz ayına gelince ve tabi birde meyve seven bir çocuk olunca bende içimde kalan bazı şeyleri gerçekleştirme şansına sahip oldum. Yaz ayı bitmeden aklımda olan Şeftali marmelatını denedim bence gayet başarılı oldu. 5 senedir ağzına meyve koymayan bir çocuktan sonra, meyve yiyen bir bebek beni tarifsiz mutlu etti (abartma demeyin çünü ben büyük oğluma hiç ara öğün yapamıyorum meyve yemez,meyveli yoğurt yemez, her bisküviyi yemez eline salatalık almışlığı yoktur,domates yemez..bu yüzden ara öğün verdiğim bir çocuk beni rahatlatıyor)

  • 3 adet şeftali
  • 1 adet elma
  • 2-3 damla limon suyu
  • 1.5 yemek kaşığı nişasta
  1. Öncelikle şeftalinin kabuklarını soyup doğrayıp rondoya koyun.
  2. Elmaları rondoya koymuyorum çünkü taneler kalıyor ezmiyor bu yüzden elmayı rende yapın ya da cam rende ile suyu çıkacak şekilde.
  3. Şeftali ve elmayı limon suyunu damlatıp rondoda güzelce çekin. Sıvı akışkan bir kıvam göreceksiniz.
  4. Sonra karışımı bir tencereye koyup içine nişastanızı ekleyip karıştırarak hafif bir ateşte birkaç dakika çevirin sıvı haldeki şeftali biraz toparlanıp ağırlaşacak (eğer hala sıvı gibiyse nişasta ekleyebilirsiniz)
  5. Ocaktan aldığınız karışımı hava almayacak bir kaba koyup soğuduktan sonra kapağını apatıp buzdolabına koyun.
  6. Ve unutmadan mutlaka sevgimizi katıyoruz.
Afiyet olsun, sevgiyle kalın :)

24 Ağustos 2016 Çarşamba

Ezogelin Çorba



Malzemeler;
  • 1 su bardağı kırmızı mercimak
  • 1,5 tatlı kaşığı pirinç
  • 1,5 tatlı kaşığı bulgur
  • 2 çay kaşığı pul biber (ben oğlum yediği için içine acı koymadım)
  • 1 yemek kaşığı nane
  • 3 diş sarımsak
  • 1 orta boy soğan
  • 1 yemek kaşığı biber salçası(yoksa normal salçada olur)
  • 1, 5 tatlı kaşığı tuz
  • 1 yemek kaşığı tereyağ (sevmiyorsanız zeytinyağ,sıvıyağ da olur)
  • 2 litreye yakın su

  1. Rendelenmiş soğanı sarımsak ile yağda kavuruyoruz.Kavrulunca salçayı naneyi ve pul biberi içine ekliyoruz.
  2. Bir iki karıştırdıktan sonrayıkadığımız mercimeği,pirinci,bulguru ilave ederek karıştırıyoruz.
  3. daha sonra içine suyumuzu ilave ediyoruz. Ben soğuk koymayı tercih ediyorum. sıcak su da koyabilirsiniz. 
  4. Tuzunu rondo da çekmeden önce koyuyorum ben.
  5.  Ve unutmadan mutlaka sevgimizi katıyoruz.

Afiyet olsun, Sevgiyle kalın :)





Kabak Sufle Tarifi



Kabak sebzesini çok severim. Kabak kalye, sandal sefası gibi yemekleri genellikle sık yaparım. Ama bu sefer dolapta duran kabaklarıma uzun uzun baktım ve artık farklı birşey yapmak lazım dedim. İnternette bulduğum bu güzel doyurucu ve kolay tarifi sizlere sunmak istiyorum.
Malzeme ayarları bence tamamen sizin kaç kişilik yapmak istediğiniz ile ilgili ben genelde tariflere çok uymuyorum 1 akşamlık 2 ya da 3 kişilik çıkabilecek ölçüleri ayarlıyorum.
Bu arada bence içine kıymada çok yakışır. Tavada pişirdiğimiz kıyma harcını bir dahaki sefere mutlaka deneyeceğim.

Malzemeler;
  • 4 adet orta boy kabak
  • 3 adet yufka
  • 2 adet yumurta
  • Beyaz peynir 200 gram civarı
  • Bir kase kaşar peyniri
  • 1 çay bardağı süt
  • 1/2 çay bardağı zeytinyağı
  • yarım demet dereotu
  • yarım demet maydanoz
  • 4-5 adet taze soğan( ben pişmiş taze soğan tadını pek sevmedim bir daha kullanmam)
  • tuz , karabiber

  1. Önce kabaklarımızı derince bir kaba alıp rendeliyoruz.(ben suyunu sıkmadım size kalmış)
  2. Dereotu,Maydanoz ve taze soğanlarımızı doğrayıp içine ekliyoruz.
  3. Yumurtalarımızı,sütü, tuzu ve karabiberi ayrı bir kapta karıştırıp çırpıyoruz. Kabaklarımızın içine ekliyoruz.
  4. Peynirimizi ve kaşarımızın yarısını da kabak karşımına ekleyip karıştırıyoruz.
  5. Yufkalarınızı elinizle ufak ufak parçalayın. Hepsini birden atmayın azar azar içine iyicene yedirin karışımın.
  6. Daha sonra borcam kabınızın içine boşaltın ve kalan kaşar peynirini de üzerine serpin.
  7. Önceden ısıtılmış 180 derece fırınınızda üzeri kızarana kadar pişirin. Borcamda da gözüktüğü gibi içi pişmemiş sanıyorsunuz böyle beyaz olduğu için ama pişiyor merak etmeyin.
  8. Ve unutmadan mutlaka sevgimizi katıyoruz.
Afiyet olsun, Sevgiyle Kalın :)










30 Mart 2016 Çarşamba

Tarçınlı Misket Kurabiye



Uzun bir aradan sonra yeniden, yeni bir tarifle buradayım.. İlk oğlum doğduğu zaman işten ayrılmıştım ve evde geçen sürede mutfağımı daha çok keşfetmeye başlamıştım, sonunda BENEKLİLEZZETLER ortaya çıkmıştı. Daha sonra iş dünyasına dönmem ve artık Butik Pastacılık işleri ile uğraşmamdan dolayı uzun bir süre burayı ihmal ettiğimi biliyorum...
Ve tuhaf ki tarih tekerrür eder derler ya 2. oğlum oldu.. Ben yine evdeyim, hala butik pasta işleri yapıyorum..hatta bu sefer evde 2 çocuk var ama ben gene mutfağımı keşfetmeye devam ediyorum..
Kurabiye en sevdiğim şeylerden biridir. Tatlıcı bir yapım var ve o ağızda dağılan ısırınca dişinizden kat sesi gelmeyen kurabiyeyi arayıp durdum.. 5. gün hala bayatlamadı,hala taze, hala iştahla yiyorum.
Tarçınlı Misket Kurabiye.... Birde minicik lokmalık..kahvenin yanına yakışan sevimlilikte :)

Malzemeler;


  • 2 yumrtanın sarısı
  • Yarım su bardağı pudra şekeri
  • 150 gr. margarin
  • 2.5 su bardağı un
  • 1 tatlı kaşığı tarçın
  • 1 paket vanilya
  • Yarım paket kabartma tozu

Üzeri için;
       

  • 2 yemek kaşığı pudara şekeri yada toz şeker
  • 1 tatlı kaşığı tarçın


  1. Yumurta sarıları, pudra şeker ve yumuşatılmış margarini mikserle krema kıvamına gelinceye kadar çırpın. 
  2. Un, tarçın, vanilya ve kabartma tozunu ekleyip yoğurun. 
  3. Hamurdan misket büyüklüğünde parçalar kopartıp yuvarlayın ve yağlanmış yada yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizin. 
  4. 170 dereceye ayarlı fırında üzeri beyaz kalacak şekilde yaklaşık 10-15 dakika pişirin. Pudra şeker ve tarçını karıştırın. 
  5. Kurabiyeleri fırından çıkarır çıkarmaz üzerine serpiştirerek soğuduktan sonra servis yapın. 
  6. Ve unutmadan mutlaka sevgimizi katıyoruz.
Afiyet Olsun, Sevgiyle Kalın :)

23 Şubat 2015 Pazartesi

Penny'nin Tarçınlı Kurabiyesi (Gündüzsefası)


Uzun zamandır kitap okumaya vakit ayıramıyordum..Ama en sonunda artık bir yerden başla Selin dedim kendime.. ve ilk etrafımda fazlaca görmeye başladığım Sarah Jio kitaplarından biriyle başlamaya karar verdim. Gündüzsefası..son çıkan kitabıydı.. ondan öncekileri neden atladım bilmiyorum..Gerçi bu kitabı okuduktan sonra onları da almaya başladım.. Kitap'tan tarifte çıkarmış.. Hem de 2 tane tarif var..Ben ilk olarak kurabiyeleri denemek istedim. Ve o meşhur kahveciler de, amerikan filmlerinde olan cookies adı altındaki kurabiye ile tanıştım. Enfes bir tadı var. Mutlaka denemelisiniz..Tabi önce kitabı okuyup sonra da kurabiyeyi yapmayı :))))


Penny'nin Tarçınlı Kurabiyeleri
36 adet için

Malzemeler

  • 250 gram tereyağ (oda sıcaklığında)
  • 1 1/2 bardak şeker
  • 1 yumurta
  • 1 çay kaşığı vanilya
  • 2 yemek kaşığı pekmez
  • 2 1/4 bardak un
  • 1 çay kaşığı kabartma tozu
  • 1 1/2 yemek kaşığı tarçın
Yapılışı;

  1. Fırını önceden175 derecede ısıtın. Tereyağı ve şekeri iyice karıştırın.
  2. Yumurta,vanilya ve pekmezi de içine katarak karıştırmaya devam edin.
  3. Ardından un, kabartma tozu ve tarçını karıştırarak tereyağlı karışıma ekleyin.
  4. Hazırladığınız hamurdan parçalar koparıp ister yuvarlak (orjinalin de olduğu gibi) isterseniz benim gibi düz yuvarlak şekil vererek  yağlı kağıt serdiğiniz tepsinize dizip 10-12 dakika kadar pişirin.
  5. Ve unutmadan mutlaka sevginizi katın :)

Afiyet olsun :)

17 Şubat 2015 Salı

Spor Yapıyoruz


Evet 3.5 sene sonra bu cesareti kendimde bulup spora başladım..
50-55 kilolar arası dolaşan ben... 34-36 beden giyen ben... trioid'le başlayan 58 kilo hayat ve doğumla genişleyen 17 kilo alan bir beden. 2014 Aralık son tartılma.. 61.3 kilo..

Artık bu duruma bir el atmak lazımdı..çünkü en sevdiğim giysilerim üzerime olmuyordu. Kaç yıldır giyiyorsun yenilerini al sıkılmadın mı?.. aslında belki de gerçek olan şey o eskilere girebilecek kadar zayıf olur muyum diye kendime ispat mı bilemiyorum. beli kapanmayan bir sürü kot.. Evet aslında kilo gidiyor ama hamilelik bir genişleme yapıyor sırtta..belde basen de.. yani asıl amaç daralmak yolu uzun biliyorum..ama başladım sonun da ve kayıt oldum..
Aralık 22 de ilk ders başladı.Yediklerime çok dikkat ettim makarna ve pilav yememeye başladım.. sebze et,tavuk,çorba,bol su,yeşil çay.....
Spordan geldiğim akşamlarda bazen tavuk ızgara gibi, salata gibi şeyler yiyorum ama genelde yoğurt yulaf ve muz tercih ediyorum.Yulaf yoğurta daha rahat yeniyor tavsiyemdir.


kek yaptığım zaman o kalıba koyarken ki sıvı karışıma bile parmak atmadım..çikolata ve tatlı niyetine her şeyi çıkardım hayatımdan..Off vücut istiyor ama yalan yok..tabi ki arada kaçamak yaptım..çiğ köfte gibi :) ama ne zaman kaçamak yapsam hep vicdan azabı duydum.. dedim ki evet, beynim de kabul etmişim bu durumu sporu benimsemişim, en ufak bir kaçamak acaba verdiğimi geri mi getirir bana yapıyorum.. EVETTT biliyorum abarttım galiba şu aralar.. ama bayağ zayıfladın..bacakların inceldi..karnın gitti diye yorumları duyunca olsun diyorum bu şu an olması gereken sonra hepsi bir şekilde yavaş yavaş ve hep az bir şekilde hayatımda olacaktı..
tam 1 ay sonra 22 ocakta tartıya çıktım..ölçüm yapıldı.. 1 ay boyunca 14 kere gidebilmiştim.

Gidemediğim zamanlar da evde de hareketleri ve plates yapmaya çalışıyorum. En büyük destekçim beni taklit eden Oğlum :)



Koca Kadınım şu yıldıza ne sevindim :)))))


Kendime yeni spor aletleri de aldım :) evde de devam spor insanın hayat biçimi olmalı okuduğum dergiler Moda,ev eşyaları gibiydi şimdi spor dergileri alıyorum :)



Ve kendimi spor yaptıkça daha iyi,mutlu hissediyorum..EN ÖNEMLİSİ KENDİM İÇİN BİR ŞEY YAPIYORUM İŞTEN GELİP SPORA GEÇİYORUM..O KISA ARA BANA AİT, BENİM İÇİN KENDİM İÇİN...




Eyvah Düşüyorum :)

Daha yayına girdiği ilk zamandan beri merak ediyordum..aşağı da ne vardı?nereye düşüyorlardı? İnsanın içi nasıl tuhaf oluyor?
Eser sunduğu zaman da istemiş ama bir türlü başvuru da bulunmamıştım. Sonra yeniden gündeme geldi ve tabi ki Mehmet Ali Erbil ile..Bu sefer dedim ki ölmeden dünya gözü ile bu adamı görüp eğleneceğim,onun için katılacağım :) Salı günü Başvuru yaptıktan 2 saat sonra cumartesi görüşmeye çağrıldım..Sonra ki salı günü perşembe yapılacak çekim için arandım.. Çok mutlu olmuştum...
Çünkü ben Mehmet Ali Erbil'i görmek istiyordum, aşağıya düşmek istiyorumdum.
EYVAH DÜŞÜYORUM DA DÜŞMEYE GİDİYORUM DİYE ÇIKTIĞIM SERÜVEN DE
ilk yayınlandığı akşam ki çekim olduk, yarışma başladığında içimden ilk ben gitmiyeyim diye düşündüm.. 3. 4. kişi olayım tadını alayım :) ve ben en son kalan 2 kişiden biriydim. Ortada ki rakibim beni küçümseyip -ben hanımefendiyi elerim-seçtiğinde  (içimden tabi ki sakın yenilme Selin demiştim)
Ve giden kendisi oldu. Bende bir para ödülü almış oldum tabiki. Ve tabiki düşmekte istedim.
Ben buraya düşmeye geldim dedim :)


Son Bölüm Linki:

http://www.startv.com.tr/program/eyvah-dusuyorum/video/eyvah-dusuyorum-1-bolum/4

Ben çok eğlendim (parada kazandım) sizde mutlaka katılın eğlenceli bulduğunuz yarışmalara :)


29 Ocak 2015 Perşembe

Çikolatalı Islak Kurabiye


Çok uzun zaman oldu biliyorum. Şu aralar butik pastacılık işleri ile ilgileniyorum, bu yüzden yaptığım birçok tarifi buraya eklemeye fırsat yaratamıyorum. Ama bu müthiş lezzeti sizlerle paylaşmak istedim.Hadi bakalım çocuklar okuldan, eşiniz işten gelmeden önce mutfağa çok beğenecekleri bir çikolatalı kurabiye geliyor. :)

Malzemeler

Şerbeti için;

  • 1 su bardağı şeker
  • 1 su bardağı su
  • 3-4 damla limon 
Kurabiye Hamuru için;
  • 125 gram oda sıcaklığında tereyağ
  • 1 çay bardağı sıvı yağ
  • 1 adet yumurta
  • 1 çay bardağı pudra şekeri
  • 1 paket vanilya
  • 1 paket kabartma tozu
  • 3 yemek kaşığı kakao
  • 3 su bardağı un
  • Hindistan cevizi ya da şam fıstığı
  1. Tencereye 1 bardak şeker 1 bardak su ve 3-4 damla limonu ekleyip 6 dakika kaynatıyoruz.
  2. Derince kapımızın içine tüm malzemeleri ilk sıradan başlayarak koyuyoruz.
  3. Islak bir hamur elde ediyoruz, elimiz ile yuvarlak toplar yapıp önceden 200 derece ısıtılmış fırınımızda 10 dakika pişiriyoruz.
  4. Fırından çıkartmış olduğumuz kurabiyelerimizi kaynayıp ılınmış olan şerbetimizin içine batırıp servis tabağına diziyoruz.
  5. Dilerseniz üzerini hindistan cevizi,fındık vb tatlarla süslüyoruz.
  6. Ve unutmadan mutlaka sevgimizi de katıyoruz.
Afiyet Olsun, Sevgiyle Kalın :)


26 Şubat 2014 Çarşamba

Çocuklar için Tombala-2



Minik Buzağım için yeni Tombala yaptım :) Özellikle hayvanlı olan Tombalayı 26 tur döndürüp döndürüp oynadığımız için yeni hayvanlı modeller yapmaya karar verdim. Bu sefer resimlerini çekmeden JPG dosyası olarak size yayınlamaya karar verdim. Belki miniklerinize sizde çıktı alıp yaparsınız.




17 Ocak 2014 Cuma

Çocuklar için Tombala

Benim tatlı Buzağım anaokulunda çeşitli oyunlar oynuyor. İyi ki anaokuluna gidiyor diyorum, haftasonu evde yetemiyoruz bazen..okulda eğlenceli,öğretici birçok aktivite var özellikle de grup olarak birlikte bir sürü güzel şey yapıyorlar. Evde 2 dk oturtup kitap okuyamadığım miniğim arkadaşlarıyla oturup kitabı 10 dakika kadar dinliyor, resimlerine bakıyor. Bence her açıdan çok faydalı bir süreç biz biraz erken yaşta başladık ama iyi kide öyle olmuş, uzun süre evde olunca bilinçlenip okula gitme isteği biraz daha zor olabiliyor.

Geçen gün yuvadaki etkinlik resimlerini paylaştılar. Bizim ki arkadaşlarıyla oturmuş Tombala oynuyordu. Öğretmeni torbadan çekiyor kime çıkarsa. Üzerinde hayvan olan kartlardan vardı. Çok hoşuma gitti nerden aldınız diye sordum. Yuvadaki Öğretmenlerimizden biri yapmış.. Ne kadar yaratıcı değil mi :) dedim ki o zaman bende yaparım. Ve oğluma 2 çeşit tombala yaptım. Hayvanlı olan 2 kişilik ve meyvelerden oluşan 3 kişilik tombala hazırladım. Vaktim olursa belki taşıtları da eklerim,ev eşyaları falan :)) sevdim bu işi çünkü

Sizlere de örnek olması açısından resimlerini paylaşıyorum. İnternet'ten bulduğunuz resimleri paint ortamında toplayabilirsiniz.Keyifli oyunlar dilerim. Ve bundan sonraki yaratıcı fikirlerde görüşmek üzere :)



30 Mayıs 2013 Perşembe

Üveit Hastalığı ve Yaşadığım aşamalar

ÜVEİT NEDİR;
Göz küresi kabuğunun orta tabakası olan ve damarda zengin bulunan uvea dokusunun iltihabıdır.
Üveit, gözde tutulduğu yere bağlı olarak değişik isimlerle adlandırılırlar. Eğer uveanın ön kısmı olan iris ve ön kamara tutulduysa buna iritis veya ön üveit, uveanın orta kısmının tutulmasına siklit, uveanın arka bölümünün tutulmasına ise koroidit denir. Bazı durumlarda tüm uvea etkilenir, buna da panüveit adı verilir. Üveitlerin %90’ı ön kısmı tutar.
Üveit ciddi, sinsi seyirli ve kronik bir hastalıktır. Tedavi edilmediği takdirde gözde ciddi hasara ve körlüğe sebep olur. ABD’deki körlüğün %10 nedeni üveittir. Doğru ve erken tedavi başlanmışsa hastalığın gidişatı genellikle iyidir. Fakat katarakt, glokom, band keratopatisi ve retina ödemi gibi ciddi komplikasyonlara sebep olabilir.
Hastaların sık ve iyi izlenmesi çok önemlidir; çünkü bazı önemli bulgular izleme sırasında ortaya çıkabilir.
Belirti ve Sebepleri
Üveit, gözde ağrı ve beraberinde yoğun kızarıklık şeklinde aniden ortaya çıkabilir. Belirtilerinde, ışığa duyarlılık, görmede uçuşmalar ve noktalar tariflenir.

Hastalığın aktif olduğu alevlenme dönemi uygulanan tedavilerle veya bazen kendiliğinde geçer ve hastalık ikinci bir atağa kadar sessiz bir döneme girer. Hastaların bir çoğunda üveitin nedeni bulunamamakla birlikte; virüs, mantar ve parazit gibi enfeksiyon ajanlarına bağlı olarak ortaya çıkabilir. Ayrıca Behçet hastalığı veya bazı eklem hastalıkları gibi otimmün kökenli bağ dokusu hastalığı da gözdeki tutulumu olarak ortaya çıkabilmektedir. Bunların yanı sıra arka arkaya geçirilmiş göz ameliyatları veya travmalar da üveit sebeplerinden sayılabilir. http://www.uveit.com/

VE BENİM ÜVEİT'İM NASIL BAŞLADI NELER YAŞIYORUM;


13 Mayıs Pazartesi sabahı uyandığımda sağ gözümde bulanıklık olduğunu farkettim ve gün içerisinde bulanıklık arttı sanki gözümün içinde krem var böyle buğulu beyaz görüyorum etrafı çok rahatsız ediciydi.

Salı sabahıda aynı şekildeydi.Gözümün içinde kızarıklık oldu.Eşim yorulmuş olabileceğimi çay koymamızı pc ye bakmamamı gözlerimi kapatıp dinlenmemi söyledi. Olasık olabilirdi ama neden sadece tek göz ve yorgunsa batması ağrısı yok akşam 10 da uyuduğum halde geçmiyor.Çarşamba ve perşembede böyle gitti.Cuma günü kadıköyde bir semt polikliniğine başvurdum göz doktoru diploması altında son derece ilgisiz ve yanlış teşhis koyacak birine gittiğimi hiç düşünemezdim. Muayene etti ve gözbebeğinde iltihap var dedi..Birşey olduğunun farkındaydım.
Bana zylet göz damlası yazdı çarşamba kontrole gel dedi.Işığa olan duyarlılığım arttı gün ışığı tam bir işkence evden çıkmak istemiyorum haftasonu devamlı uyudum sanki damlayı kullanıp uyumak geçirecekti. Pazar akşamı durum hala aynı 8 damla ve hiçmi azalma olmaz.
Pazartesi sabahı uyandım gözümün önünde siyah noktalar vardı önce göz yanılması sandım uykudan kalkmanın etkisi ama gözümü nereye döndürsem ordaydılar 4 adet görüyordum.Ve ertesi sabah daha da artmıştı noktalar netteki araştırmalarımda --Üveit yazını görmüştüm ama tüm işaretler Retina ile ilgili gibi gözüküyordu retina yırtıkları vs..--Doktora tekrar gittim ve beni gene özensiz muayene edip daha kapsamlı bir yere gitmemi makinesinin görmediğini söyledi..Neyse o doktorla ilgili en yakın sürede şikayetimi gerekli yerlere yapacağım.

21 Mayıs Salı akşamı Haydarpaşa numune hastanesinin aciline gittim. Muayne eden doktor Üveit olduğunu söyledi.Gözüme damla damlattı ve sonra tekrar muayene edip teşhisi onayladı. Bana 2 tane göz damlası verdi ertesi sabah tahliller için çağırdı.
22 Mayıs Çarşamba: Göz muayenesi yapıldı Üveit kesinleşti sağ gözdehem ön hem arkada var sol gözde de başlamış
Kan testleri istendi :Fizik tedavi sedimentasyon ve ramatoloji ile ilgili kan istedi.
Genetik için kan alındı
Ve göz doktorunun istedikleri :Hemogram-APTT-TPHA-RPR-VDRL-TOXO;IGG,IGM-ANTİ HIV
Alt batın röntgen fizik tedavi romatizmal durum için istedi.
22 Mayıs Öğleden sonra Başkent hastanesi Göz için TOMOGRAFİ ÇEKİLDİ-GÖZ ANJİYOSU YAPILDI. Burdaki Dr Eylem hanım hiç vakit kaybetmeyin dedi.Bu işin uzmanı Prof Dr İlknur Tutkun onunla iletişime geçmemiz gerek istediğiniz göz doktoruna gidebilirsiniz. Hepsi size bu teşhisi koyacaktır ama bu işin uzmanına ulaşmanızı söyleyeceklerdir. ÜVEİT ile ilgili türkiyede 2 dr bulunuyor ve birkaç tanede İlknur hanımın yetiştirdikleri öğrencileri.
GÖZ ANJİYOSUNDAN KESİTLER;
(Bu göz anjiyosu 22 mayıs günü yapıldı şimdi noktalanmalar daha çok aslında bu ilk günler)














23 Mayıs Perşembe; Dr Eylem hanım Beyoğlu göz hastanesinde çalışan Dr Berna hanımı aradı ve bizi kendisine gönderdi.(İlknur Hanım'ın öğrencisi kendisi)Beyoğlu göz hastanesine gittik Dr. Berna hanım muayene etti çok farklı birşey söylemedi. Kan testleri içinde VDRL ve TPNA'yı mutlaka yaptırın dedi.
ve birde PPD (Verem testini istedi).
24 Mayıs Cuma;Verem Savaş dernekleri PPD testini hergün yapmıyor.Günleri farklı Cuma günü sabah erkenden Üsküdar Verem savaşa gittik.PPD testi yapıldı.pazartesi sabah kontrole çağırdılar bugüne kadar yıkanmak yok su değmeyecek.

Deri altına iğne ile ilaç veriliyor. Cumartesi günü kızarmaya başladı pazar sertleşme ve kızarma arttı biraz da kaşınıyor ama kesinlikle ellemiyoruz. Ve test sonucu kalemle çizilerek yapıldı biraz acıdı. 15 mm çıktı pozitif ama Üveit'in nedeni bu değil daha önceden verem geçirmişim.Veremli biriylede görüşmüş olabilirmişim şu anda sağlıklıyım








27 Mayıs Pazartesi; Büyük gün akşam 7 de Prof Dr. İlknur Hanım'la randevum vardı. Onun söylediği herşey çok öenmli.1.5 saat süren bir muayene oldu.İlk başta Behçete benzetsede sonrasında bir enfeksiyonun neden olduğuna kanaat getirdi. Hiçbir netice alamadık. Enfeksiyon en kötü mantar olabilir Mantar olursa 1 ay hastanede yatmam gerekirmiş..Moral bozukluğu içinde eve döndük.Ara ara ağlıyorum. Yanlış bir tedavi uygulamamak için ertesi sabah Çapa'ya çağırdı beni testler için.
28 Mayıs Salı;İlknur hanım beni hiç bekletmeden muayene odasına aldı.Gözüme damlalar sıktı göz bebeklerim büyüyecek,günlerdir bu damlalar sıkılıyor iyicene görmem zorlaşıyor :/ Neyse Gözbebeklerim yeterli düzeye gelene kadar kan testlerime başladık ve mikrobiyoloji testlerinede.
Kan testleri için; KAN SAYIMI-GLUKOZ-BUN-KREATİNİN-AST-ALT-HS-CRP-SEDİMENTASYON-HEMOGRAM VE TAM İDRAR BAKILDI.
Mikrobiyoloji için; SALMONELLA(sadece bu test çapada yapılıyor diğerleri dışarda yaptırılacak)

Gözbebeklerim büyüdü dr gözümün resimlerini çekti (ışığa duyarlı olduğum için gözlerimi açamıyorum flaş patlayınca hemşire göz kapaklarımı tutuyor:)ilk defa gördüğüm bir göz taraması daha yaptı. 5 bilinmeyenli denklem dedi :( Enfeksiyonu bulamıyoruz.

Aşağıdaki testleri dışarda bir yerde yaptırmanız lazım ve gerçekten ucuz değiller;
Numune hastanesi hemokültüre ve shigella'ya bakıyor ama hemokültür için ateşli olmanız şartmış-devlet prosedürlerine takılıyorsunuz.SGK anlaşmalı yada özel sigortalı kurumlara başvurun-

29 Mayıs Çarşamba;
HEMOKÜLTÜR
SHİGELLA
QUAUTİFERON
RİKETSİA-YURTDIŞINA GİDECEK
BARTONELLA-YURTDIŞINA GİDECEK
LEPTOSPİRA-YURTDIŞINA GİDECEK
Dışkıda Parazit-mikroskopik araştırılacak

30 Mayıs Perşembe;Gözüm hala aynı bulanık ve siyah noktalı.Işığa olan hassasiyet devam ediyor gün ışığından nefret ediyorum.Göz muayenesinden de çok şiddetli ışık veriliyor orda.Gözün resmi çekilirken de dayanamıyorum :/ İlaçların 2. günü kortizon ilacı beni biraz zorladı mide bulantısı yaşıyorum.Dün daha şiddetliydi bugün direniyorum. İlaçlarda beni yıkmasın dimi.

Gelişmeleri yazmaya devam edeceğim.Yarın Çapaya gidiyorum gözüm ne kadar ilerlemiş bakacağız.
Sol gözüm 10/10 ama sağ gözüm 10/7 görüyor şu sıra..

31 Mayıs Cuma; Çapa'ya doktor kontrolüne gittim.Okuma tablosunu hiç okuyamadım :( hiçbirini görmedim harflerin..Offf..Gözüm hızla ilerliyor görme merkezine çok yakın noktalanmalar var.Gözümün üstünde çıkmaması büyük şans ama şimdilik.Doktor hastaneye yatırıp damardan antibiyotik vermek istiyor.Benim için çok sıkıntılı bir durum bu..Evde 21 aylık bir çocuk bırakmak can acıtıyor ama çokta korkuyorum.Çözümü hala bulunamadı. Bugün mikrobiyoloji sonuçlarımı aldım tertemiz çıktı. Kafam karma karışık..Salı günü hastaneye çağırdı yatırmayı düşünebilir :((

03 Haziran Pazartesi; Fizik tedavi doktoru sol kasık tarafında röntgende romatizmal bir hareket görmüştü. Mr istemişti. Bizde Numune hastanesine mr çektirmeye gittik ilaçlı mr olacağı için zaten iğne fobimin ile birlikte makineye girme heyecanı sardı beni. Ertesi gün belkide hastaneye yatacağım artık stresimi sıkıntılarımı kontrol altında tutamıyorum :( Nitekim damar yolu açıldıktan sonra bayılmışım..Sedyeye yatırıyorlardı biraz kendime gelmemi beklediler.Eşim geldi yanıma kendimi toparladıktan sonra mr çekildi. Bugünde böyle bitti.

 04 Haziran Salı; Büyük gün geldi.Hastaneye kontrole gittik.Heyecandan öleceğim. Cuma gününe göre daha iyi okudum :) hatta hepsini okudum. İlaç damlatıldıktan sonra resim çekilmesi için beklemeye başladık herşey bu resimle belli olacaktı. Ve doktorum resimlerimi çekti..Antibiyotik biraz işe yaramış Nispeten cuma gününe göre daha iyi olduğunu söyledi.2 tane nokta kaybolmuş ama başka bir yerde 1 tane daha çıkmış !! ilaçları kullanmaya devam ediyorum ve cuma günü tekrar kontrole gideceğiz. Yatmadığım için nasıl mutluyum anlatamam evde sizi bekleyen bir minik erkek olduğunu düşününce gerçekten eve dönmek bir harika. 3 hafta sonunda ilk defa olumlu birşey oldu.

07 Haziran Cuma; Salı gününden beri diz ağrısından ölüyorum..çok ağrım var sancılar giriyıor biri kemiklerimi kırıyor sanki,vuruyor,deliyor..Sadece dizlerimde ve kortizonun etkisi olabileceğini düşünüyoruz.İnternette okuyorum bakıyorum yan etkilerine..Bu sabah kontrol günümüzdü doktora şikayetimi anlattım. Ve bu kadar önemli birşey çıkacağını düşünmemiştik.Göz doktorum İlknur hanım hemen kortizon ilacını kesiyorum dedi. Şu anda dizlerin daha önemli diyerek Türkiyede parmakla sayılı Ramatoloji doktorlarından Prof Dr. Ahmet Gül'ü cebinden arayıp durumumu izah etti.Şikayetlerim üzerine Avasküler Reksoz tanısı olabilir mi diye hemen mr istendi. Bu bir tür kemik hastalığı proteze kadar gidebilen bir hastalık. Sadece 9 gün kullandığım kortizon bana çok dokunmuştu.Doktorum bin de 1 olabilecek birşey olduğunu söyledi. Yani 10 günde 1000 mg kullanan ve hiçbir şikayet yaşamayan insanlarda var..Kortizon beni fena vurdu..!!
Çapada mr gününü 6 ay sonraya veriyorlar (insanlara açıkça ölün,sakat kalın demek bu olsa gerek) İlknur hanım kortizonu kesince gözümü iyileştirenin kortizon mu antibiyotik mi olduğunu bilemediğini bunu ancak pazartesi günü görebileceğini söyledi.Eğer kortizonsa asıl desteği veren gözümden iğne yapacağını söyledi. :( Haftasonu nasıl geçecek bilmiyorum.. Hastaneden çıkıp hemen mr çektirmek için yer aradık eşim ilaç firmasında çalıştığı için bu bizim en büyük şansımız bir arkadaşı sayesinde mr için akşam saatine randevumuzu aldık ve çektirdik.Mr sonuçlarının raporunu beklemeden cd sini aldık.

08 Haziran Cumartesi; Eşim mr cd ile tanıdığı bir ortopedi profesörüne gitti dizlerde sadece su ödem gibi birşey gözüktüğünü söyledi korkulacak birşey yok çok şükür..Yarın herşey belli olacak.

10 Haziran Pazartesi; Sabah gerçekten çok heyecanlıydım.Doktorum İlknur hanım her zaman ki ilgisi ile beni karşıladı gözlerime damlalar sıkıldı klasik muayene yapıldı.Göz bebeklerimin büyümesi beklenecek sonrasında gözümün resmi çekilip karşılaştırma yapılacak herşey böylece ortaya çıkacak.Tabi bu arada İlknur hanım bize çok büyük bir iyilik daha yaptı Ahmet bey'le telefonla konuşup mr cd'miz ile yanına gönderdi. Ahmet bey gerçekten harika bir doktor prof kelimesinin yakıştığı gerçekten ender doktorlardan beni dinledi sonra cd mi inceledi ve korkulan durumun olmadığını başında yakaladığımızı belirtti. Bu güzel haber benden sadece D vitamini testi istedi..Tabi kortizon çok gerekli değilse kullanmamamın daha iyi olduğunu belirtti. İlknur hanım'la telefonla görüşüp durumumu kendi aralarında neticelendirdiler.
Fotoğraf çekimi yapıldı gözlerim ilerlememiş :) ama çok gerilemede yok..şimdilik antibiyotik tedavisine devam ediyoruz,kortizonsuz bir hafta daha geçecek cuma günü tekrar kontrole gideceğim. Dizlerim hala ağrıyor eskisi kadar olmasa da ve ruhum bedenim ayrı yorgun..haberler güzel gerçekten çok güzel..Antibiyotik yavaşta olsa etkisini gösteriyor..

14 Haziran Cuma; Sabah gene erkenden hastanedeydim. Pazartesi erken bir karar vermiş olduk sanırım.Gözümün alt kısmında yeni noktalar çıktı..Üstteki noktalar aynı aslında silikleşmede var ama yeni noktalar artık enfeksiyon olayını siliyor.Gözümde üveit var ve şu anda doktorum SARKOİDOZ olarak gördüğünü söyledi.

Sarkoidoz, tıbbın en ilginç, en renkli hastalıklarından biridir. kadınlarda erkeklere göre daha sıktır ve en çok 20-40 yaş arası hanımlarda rastlanır.
-100 yıldan fazla zamandır bilinen bir hastalık
-sigara içmeyenlerde daha çok rastlanıyor
-Kadınlarda daha çok görülüyor
-Tüberküloz ve kanserle karıştırılabiliyor
-Nedeni ve kesin tedavisi hala bilinmiyor

Sarkoidoz Tanı
Hastalığın tanısında, akciğer röntgeni ve tomografisi çok önemlidir. Kesin tanı için bronkoskopi veya lenf bezi biopsisi gerekir. Bazı hastalarda akciğerlerden ya da diğer organlardan da biopsi yapılabilir. Kanda kalsiyum ve ACE enzimi yüksekliği ya da idrarla atılan kalsiyumun çok artmış olması da sarkoidoza özgü bulgulardır.


Şimdi Quantiferon-ACE-Lizozim testleri istedi.Mantar olduğum için antibiyotikler kesildi.Kortizon dizlerim yüzünden..Şu anda hiçbir ilaç kullanamıyorum akışına bıraktık.Gözüm henüz gördüğü için iğne yapmak istemiyor doktorum.Perşembe günü tekrar çağırdı inşallah iğne yapmak zorunda kalmaz çok korkuyorum.

19 Haziran Çarşamba; Quantiferon testi pozitif çıktı..Tüberkuloz !!!!Yarın durumum biraz daha belli olacaktır.

20 Haziran Perşembe; Büyük gün geldi görmemde çok fazla değişiklik olmadı sadece bir kaç siyah nokta tekrar geri geldi o kadar.. İlknur hanım rutin muayenelerimi göz damlası damlatıp yaptı. Ve iyi gibi gözüküyor dedi.Üst katta gözümün resmi çekildi geçen haftayla karşılaştırıldı gene ve doktorum iyi olduğunu söyledi bu güzel haber ilaç kullanmadığım halde gelişme gösterdi. Sanırım doktorumada dedğim gibi iğne korkusundan gözüm iyileşmeye çalışıyor. Sarkoidoz tanısı için belirtiler bunu gösteriyor dedi ama ace ve lizozim testinden sonra netleşecek.Bu durum bize iyi geldi gerçekten geçen hafta eşimle oturmuş birbirimize bakıp ne olacak şimdi diye düşünüyorduk.Haftaya tatile çıkmayı planlıyorduk ve gidemeyeceğiz diye umutsuz olmuştuk. 2-3 hafta sonra kontrole gelmemi istedi İlknur hanım :)) kötü olmadığım sürece bu da süper haber..

17 Temmuz Çarşamba; Tatil sonrası kontrolümüzü yaptırdık. Her şey seyrinde noktalar normal biraz azalmış hatta ama ilaç kullanamıyorum böyle takiple ve gözümün önündeki o sinir bozucu noktalarla gidiyor hayat..
Noktalardan biri Retinaya tutunmuş şimdide yırtılma riski varmış.Yırtılırsa lazer yaparız dedi. Eylül ayında kontrole çağırdı.Kontrol arasının uzun olması dahi mutluluk verici haftada 2 gün hastaneye gitmek gerçekten insanı daha da çaresiz hissettiriyordu. Bir daha ki kontrole kadar bir aksilik olmaz umarım.

Çapa da İlknur Hanım'ın çektiği göz resimlerimde tonlarca beyaz leke vardı ilk başladığımda şimdi 5-6 tane kaldığını görmek nereden nereye geldik. O resimler bende yok maalesef yoksa burda yayınlamayı çok isterdim. İlk an ve sonrası geçiş dönemi...

AĞUSTOS AYINDA ÇAPA ÜVEİT BÖLÜMÜ KAPALI OLUYOR BİLGİNİZE.

Eylül ayında; Kontrolüme gittim. İlknur hanım olmadığı için asistanlar vardı. Herhangi bir sorun olmadı. Şu an için normal sakin seyrinde gidiyor.

Aralık 2013; Aralık ayı kontrolümde ilk önce asistanlar tarafından bir kontrol sağlandı. Sonrasında İlknur hanım da hastanedeydi. En son kendisi de bana baktı iyi ki de bakmış.Çünkü asistanlar belki de beni öyle eve gönderecekti. RETİNAM yırtılmış ve temmuzda bunun olabileceğini söylemişti. Böyle de önünü görebilen bir kadın kendisi.Beni hiç bekletmeden lazere yönlendirdi. Zafer bey lazeri mi yaptı.biraz heyecan yaptım tansiyonum düştü falan aslında kolay bir şey de işte stres oldum yırtılmasını anlamadım belirti yaşamadım. Şaşkınlık içindeydim tabi birazda. Neyse ki daha kötü bir şey yok.

Ocak 2014; Lazer için kontrole gittim tutup tutmadığı konusunda.. çok iyi tutmuş herhangi hiçbir sorun yok. Bu güzel haber oldu. Üveit'te normal seyrinde..şansıma İlknur hanım kontrol etti birde beni içim daha rahat.

Nisan 2014; Üveitim normal seyrinde..lazerde sorun yok ama asistanlar kontrol ettiğinde içimde biraz tedirginlik var.. Retinamı görmeden beni eve yollayacaklardı neredeyse!! Kendimde aksi bir görüntü sıkıntı hissetmiyorum. Bu yüzden inanıp randevumu tamamlıyorum.

Temmuz 2014; Rutin kontrolüme tekrar gittim. Her seferinde yeni asistana durumumu anlatmak bazen yoruyor. Keşke hep İlknur hanım'la görüşebilsem.. Buna da şükür diyorum. İlaç kullanamadığım halde tam 1 sene geçti ve ben stabil şekilde gidiyorum. Gözümün önünde noktalar kaldı. Ve tabi Retina yırtığından oluşan içi nokta dolu jel bir tabaka..Onlarla bile yaşamaya alıştım. noktasız gözün ne olduğunu unuttum :(

Ekim 2014; Gene bir rutin kontrol günü.. Şansıma doktorum İlknur hanım da oradaydı. Herşey Allahıma şükür olsun ki iyi gidiyor, yeni bir atak ya da sorun yok..tabi üzülmek ve bağışıklık düşürmek yok bunlar önemli konular.. Birde İlknur hanım benim Üveitim için bir bakıma olumlu birşey söyledi. Bu hastalık olmadan önce yaşadığım bu gıda zehirlenmesi ve ondan sonra bu durumun ortaya çıkması hastalığımın tamamen bağışıklık sistemim ile alakalı olduğunu ortaya çıkardı.. Biliyorsunuz bu hastalığın 85 çeşit sebebi olabiliyor. Toksoplazma,ramotoloji gibi hastalıklara bağlı bir sonuç almadık. Yani benim kendime biraz iyi bakmam lazım.. Bir güzel haber de artık 3 ay da 1 gitmeyeceğim. Nisan da gelmemi istedi arası 6 ay oldu.. O günleri hatırlıyorum da.. Şükür ki çoğu şeyi atlattım, tabi ki noktalarım benimle hala ve gidecek gibi durmuyorlar.. Olsun varsın bu olsun














8 Mayıs 2013 Çarşamba

Kuru Mayalı Poğaça






















Uzun zaman sonra yazabildiğim ilk tarifim aslında birçok şey birikti :( vakitsizlikten koymaya fırsatım olmadı. En tazesinden haftasonu denediğim kuru mayalı poğaça tarifimi sizlerle paylaşmak istiyorum.Ben şu yumuşacık pofuduk olan poğaça tariflerini arıyorum aradığımı bulana kadar da denemeye devam edeceğim. Ama bu yaptığım tarifi çok beğendik gerçekten lezzeti yumuşaklığı tadıyla bizi tatmin etti ki 2 gün üst üste pişirip bir güzel yedik :))

  • 3 su bardağı un
  • 1 paket kuru maya
  • 2 yemek kaşığı şeker
  • 1 çay kaşığı tuz
  • 1 çay bardağı sıvı yağ
  • 1 su bardağı süt         
  • Üzerine sürmek için yumurta sarısı      
  1. Unumuzu derince bir kabın içine koyup ortasını açıyoruz.
  2. 1 paket kuru mayayı koyup,tuzumuzu ve şekerimizi ekliyoruz (şekeri daha az koyabilirsiniz tatlı sevmiyorsanız 1 kaşık yetecektir)
  3. Daha sonra 1 bardak sütümüzü ocakta çok az ısıtıp kabımıza sıvı yağ ile birlikte mayamızın üstüne ekleyip 10 dakika kadar yoğuruyoruz.
  4. Ardından üzerine bir örtü kapatarak 30 dakika dinlenmeye bırakıyoruz.
  5. Bu esnada iç harcını hazırlıyoruz.İç harcı için malzeme yazmadım tamamen sizin zevkinize kalmış.
  6. Peynirli,kıymalı yada zeytinli yapabilirsiniz.Ben zeytinli yapmayı tercih ettim.
  7. Mayalanmış hamurumuzdan parçalar kopartıp elimizde açarak içine malzememizi koyup kapatıyoruz.
  8. Avucumuzda yuvarlayarak tepsimize diziyoruz.Benim yaptığım boyutta 15-17 adet arası çıkıyor.
  9. Bütün poğaçaları tepsimize dizdikten sonra üzerine yumurta sarısı sürüyoruz. Arzuya göre çörek otu yada susamla süslüyoruz.
  10. Önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında pişiriyoruz.Pişme süresi 20 dakika kadar sürüyor her fırın ayrıdır.Üstündeki yumurta sarısının renginden  poğaçanızın piştiğini anlayabilirsiniz.
  11. Ve unutmadan mutlaka sevgimizi katıyoruz :)

AFİYET OLSUN :)

15 Şubat 2013 Cuma

İstanbul Semt Pazarları Cumartesi

CUMARTESİ GÜNÜ KURULAN PAZARLAR


1 AVCILAR AVCILAR İGS
2 AVCILAR AVCILAR SİTELER
3 BAĞCILAR BARBOROS
4 BAĞCILAR ÇİFTLİK
5 BAĞCILAR EVREN MAH
6 BAĞCILAR GÖZTEPE
7 BAĞCILAR M.BEY YOLU
8 BAHÇELİEVLER SOĞANLI
9 BAHÇELİEVLER Y.BOSNA RADAR
10 BAKIRKÖY
ÇIRPICI

11 BAYRAMPAŞA KARTALTEPE
12 BAYRAMPAŞA KIRKİKİ EVLER
13 BEŞİKTAŞ BEŞİKTAŞ MERKEZ
14 BEYKOZ BEYKOZ ÇAYIRDA
15 BEYOĞLU ÖRNEKTEPE
16 BEYOĞLU SÜTLÜCE
17 ESENLER ÇİFTE HAVUZLAR
18 ESENLER MALKOÇOĞLU
19 ESENLER SONDURAK
20 ESENYURT ÖRNEK MAH
21 EYÜP GÜZELTEPE
22 EYÜP YEŞİLPINAR
23 FATİH SAMATYA
24 GAZİOSMANPAŞA ELLİNCİYIL
25 GAZİOSMANPAŞA GAZİ
26 GAZİOSMANPAŞA KÜÇÜKKÖY
27 GÜNGÖREN TOZKOPARAN
28 KADIKÖY SAHRAİ CEDİD
29 KAĞITHANE ÇAĞLAYAN DERE
30 KAĞITHANE EMNİYETEVLER
31 KÜÇÜKÇEKMECE ARNAVUT MAH
32 KÜÇÜKÇEKMECE HALKALI MERKEZ
33 KÜÇÜKÇEKMECE İNÖNÜ MAH.
34 KÜÇÜKÇEKMECE ŞAHİNTEPE
35 MALTEPE AYDINEVLER
36 MALTEPE ESENKENT
37 PENDİK AYDOST
38 PENDİK GÜLLÜBAĞ ERKUŞ
39 PENDİK PENDİK MRK
40 SARIYER FERAH MAH
41 SARIYER HİSARÜSTÜ
42 SARIYER PINAR MAH
43 SARIYER RUMELİ KAVAĞI
44 SULTANBEYLİ BATTAL GAZİ MAH
45 ŞİŞLİ ÇİFTE CEVİZLER
46 ŞİŞLİ KUŞTEPE
47 TUZLA EVLİYA ÇELEBİ
48 ÜMRANİYE EMEK EVLER
49 ÜMRANİYE ÜMRANİYE MERKEZ
50 ÜSKÜDAR KİRAZLITEPE
51 ÜSKÜDAR ÜNALAN
52 ZEYTİNBURNU BEŞEVLER

23 Ocak 2013 Çarşamba

18 AY ÖFKE NÖBETLERİ



Benim güleryüzlü, uyumlu , sakin,canayakın SARP'ım... Sanırım bu dönemleri bir süreliğine erteliyoruz gibi..
18 ay ve benim  kedi oğlum bir kaplana dönüşüyor..Gerçi hala güleryüzlü,uyumlu, oynamayı seven bir çocuk...amaaa..kendi kuralları ve istekleri doğrultusunda olmaya başladı..Evet 18 ay ve biz öfke nöbetlerimizle tanışmaya başladık..normalde HAYIR dediğimiz ve eline bir oyuncak verip oyaladığımız oğlumuz..ısrarla oynadığı şeyin elinden alınması durumunda bir inat, bir beden de sinir hareketleri, bağırma, gözden yaş gelmeyen ağlamalar, ve artık kendini yere atıp ağzını yere devamlı vurmalar, ve en sonda üzerine pijamasını giydirirken sıkılıp hem babasına hemde bana minik birer vuruş yapması..

Tabi oğlumuz büyürken kelimelerde başladı..çok fazla konuşmamız yok biraz geç olacak sanırım..ama ana kelimelerden sonraki ilk kelimesinin HAYIR--onun değimiyle HAYIYY olması da bu kelimenin bizim tarafımızdan da çok kullanılmış olmasını göstermekte oldu..2 yaş sendromu hakkında tanıdıklarımızdan birçok  şey dinliyorduk.Daha 2 yaşa çok var diyordum.. 2 yaş öncesi olduğunu bilmiyordum..bu horçınlık neden oldu acaba..niye böyle davranıyor diye kendimizi üzüp düşünürken meğerse 18 ay da başlayan öfke nöbetleri olduğunu internette araştırıp okumuş oldum..Bu bir geçiş dönemi  ve evet uzun sürecek bir dönem 3 yaşına kadar yorucu ve sakinlik gerektiren bir süreç..bizim içinde bir sınav olacak sanırım..benim gibi sabırsız..bazen çabuk sinirlenen biri olarak...gerçekten kendime güç ve sağlık diliyorum...

Anaokuluna gitmesi belkide bu dönemin sıkıntılarını biraz daha dizgin altına almamızı sağlar.. orda da bir düzen ve topluluk içinde uyum göstermesi gerekli..Okuldaki psikoloğumuz Naz hanımla konuştuğumda bu yaş grubu çocukların birlikte çok fazla oynamadığını ama Sarp ve arkadaşı Emin'in birlikte oynadığını birbirlerine bakıp gülümsediğini söylemesi bence bu kadar hırçın bir dönem için sıcaklık ve sosyal olgunun hala devam etmesi gerçekten bizim için bir artı bence.. Ama şu da varki yuvada herşeye uyum gösteren, sakin olan çocuk .. anne ve babasını görünce bambaşka bir çocuk oluveriyor.. bunun yaşı ve zamanı hep aynı.. dışarı çıkarken montunu zar zor giydirdiğim oğluma..akşam yuva çıkışı ne kadar kolay giydiriyorlar..

Ama genede çocuğumuzun sağlıklı olduğunu bilmek , kendi istekleri ve kararları için bu şekilde direnç gösterdiğini görmek üzücü olduğu kadar bence güzelde çünkü büyüyor..birey olmanın yolunda ilerliyor.. 2 yaşımıza yaklaşıyoruz..

İnternette okuduğum 2 kaynağı sizlerle paylaşmak istiyorum.. Bebeklerinizle sağlıklı kalın :))

18 AY VE ÖFKE NÖBETLERİ;


Bebeklerimiz 18 ay- 2 yaş civarına geldiğinde, onların masum melek bebeklik hallerinden çıkıp tamamen farklı kişilikte bir çocuğa dönüştüğünü düşünmeye başlarız. Rahatlıkla kontrol edebildiğimiz bebeğimiz gitmiş, yerine herşeye itiraz eden, ak dediğimize kara diyen –gerçekten ak olsa bile-, herşeyi kendi yapmakta ısrar eden, artık tahammül sınırlarımızı zorlamaya başlamış bir çocuk gelmiştir. Bazı anne babaların isteyebileceği gibi keşke çocuklarımız bizim büyüyene dek sürekli şekillendirebileceğimiz bir hamur olabilse de istediğimiz şekilde onları yetiştirip, rahat etsek... Ne yazıkki işler böyle yürümüyor ve kabul etmemiz gereken bir gerçek var ki çocuklarımızın, bazı yerlerde “önergenlik” olarak bile tanımlanabilen “negatif dönem” dediğimiz dönemden geçmelerinin son derece normal ve tamamen sağlıklı bir psikolojik gelişimin bir parçası olduğudur. Ancak bu süreçten çocuğun sağlıklı şekilde çıkabilmesinde elbetteki uygun anne baba tutumları belirleyici olmaktadır.

Hayatın ikinci yılında çocuk artık yürümeye başlamıştır ve dil gelişimi hızlanmıştır. Artık daha rahat hareket edebilmekte, sürekli olarak kendi vücudunun sınırlarını denemekle meşguldür. Beyni hızla gelişmekte ve sürekli dünyayı keşfetmeye çalışırken, hayat, objeler, ve kendi vücutlarının nasıl çalıştığıyla ilgili yeni yeni bilgiler ve deneyimler kazanmaktadır. Bütün bu keşifler sırasında istediği fakat henüz yapamadığı işlere bir de yetersiz olan ifade edici dil becerileri eklendiğinde çocuk kaçınılmaz olarak hayal kırıklıkları ve gerginlikler yaşamaya başlar. İşte öfke nöbetlerine öncelikle bu geniş açıyla bakmamızda fayda vardır. Kendimizi onların yerine koyalım: Henüz tam anlamlandıramadığımız bir dünyada bir de isteklerimiz ve duygularımızı ifade edemiyoruz ve bir şekilde varolmaya çalışıyoruz...
Bu dönemin doğal bir basamağı da çocuğun bağımsızlık ve otonomi isteğidir. Kendi yapmak ister, kendi yemek ister, kendi giyinmek, kendi seçmek, vs. ister. O zamana dek eli kolu bağlı oturuyordu, artık becerebildiğini, karar verebildiğini başkalarına ama en çok ta kendine kanıtlamak ister. Sınırlarını bilmek ve zaman zaman bunları genişletmek için zorlamak ister. Anne baba tutarlı ve kararlı davranışlar sergiledikçe davranışlarının sonuçları olduğunu öğrenir, sınırların çizildiğini görür. Bu şekilde büyüyüp olgunlaşır.

Öfke nöbetleri genellikle çocuk aç, yorgun, sıkılmış, rahatsız veya keyifsiz olduğunda daha çok ortaya çıkar. Muhtemelen çocuğunuz aç olduğunda süpermarkete gidip, öfke nöbetsiz alış verişin sonuna kadar dayanmasını beklemek çok ta gerçekçi bir yaklaşım olmayabilir. Bu nedenle öncelikle öfke nöbetine neden olabilecek kaynakları oluşmadan elimine etmek akıllıca olabilir. Örneğin bir arkadaşınızın evine giderken çocuğunuzun sıkılabileceğini tahmin edebilmeniz ve oraya çocuğunuzun zevk alıp zaman geçirebileceği oyuncaklarını birlikte götürmeniz; veya alış verişte sıkılabileceğini düşündüğünüz çocuğunuza süpermarkette işimiz biter bitmez birlikte dondurma yiyelim demek, öfke nöbetlerini öngörüp önlemek için ufak manevralar olabilir.

Bağımsızlık ve otonomi kazanmaya çalışan çocuğunuza uygun olan her fırsatı kollayarak kontrolü bırakmak iyi bir yöntemdir. Örneğin elma suyu mu havuç suyu mu istersin?; önce pilavı mı yoksa salatanı mı yemek istersin?: dişlerini banyo yapmadan önce mi sonra mı fırçalamak istersin?; bej rengi pantolonunu mu yeşil pantolonunu mu giymek istersin? gibi öneriler hem çocuğa davranışları üzerinde kontrol sağlar, hem de fikirlerine önem verildiğini gördüğü için özgüven oluşturur. Ayrıca bu tip davranışlarda kontrol sahibi olduğunu bilmek çocuğun başka zamanlarda oluşabilecek uygunsuz kontrol isteklerini de en aza indirir. Çocuğun limitlerinin farkında olmak ve çocuğu yapamayacağı şeyler için zorlamamak ve böylece öfkeye neden olmamak ta önemlidir. Yaşına uygun oyuncak ve aktivite seçimi bu tehlikeyi ortadan kaldırır.
Çocuğun istekleri bazen anne babalar tarafından üzerinde çok ta düşünülmeden reddedilebiliyor. Çocuk birşey istediği zaman biraz düşünmek gereklidir. İsteği gerçekten izin verilemez birşey mi? Kararlılık ve tutarlılık çerçevesinde olabildiğince çocuğa özgürlük tanımak gereklidir. Örneğin sokakta yürürken adım başı telefon klübelerinin önünde çocuğunuzun ahizeyi kaldırıp konuşuyor gibi yapması size kabul edilemez gibi gözükür. Fakat aslında çocuğun bütün yapmak istediği sizin alış verişiniz sırasında sıkıldığı için biraz oyun oynamaktır ve belki de sabredebilseniz beş kulübeden sonra zevkini almış olacaktır.


İster evde olsun, ister dışarıda, çocuğunuz kendini yere atmış “o şekeri istiyorum” diye bağırırken izlenecek en önemli taktik sakin kalabilmeyi başarmaktır. Zaten kontrolünü kaybetmiş bir çocuk, karşısında kontrolünü kaybetmiş bağırıp çağıran bir anne görmek istemez. Sizin sakin ve uygunsuz davranışa prim vermeyen tavrınız er geç çocuğunuzun pes etmesine yardımcı olacaktır. Evdeyseniz kulağınız çocuğunuzda olmak şartıyla öfke nöbetini görmemezlikten gelerek işinize devam edebilir; dışarıdaysanız onu sakin bir ortama taşıyabilir-mesela arabaya- ve orda sakinleşmesini bekleyebilirsiniz. Sizi kullanmaya yönelik öfke nöbetlerinde şekeri niye alamayacağınızla ilgili kısa bir açıklamadan sonra, tutarlı izleyeceğiniz aldırmazlık yöntemi er geç işe yarar; ancak hayal kırıklığı dolayısıyla oluşmuş nöbetleri tamamen görmemezlikten gelme başka duygusal problemlere yol açabilir. Bu nedenle kaynağında hayal kırıklığı olan öfke nöbetlerinde çocuğun duygusunu anlamak önemlidir. Örneğin "o filmi ne kadar görmek istediğini anlayabiliyorum fakat şimdi bu filmi seyredecek vaktimiz yok, şu anda çok kızdığını görebiliyorum, ben sana sakinleşmen için yardımcı olacağım, sakinleştiğin zaman daha rahat konuşuruz” gibi bir söylem çocuğun tam da ihtiyacı olan bir tutumdur. Öfke nöbetleri geçtikten sonra hemen akabinde çocuğa istediği şey kesinlikle verilmemelidir. Filmin zamanı geldiğinde ve annenin vakti olduğunda izleneceğini çocuğun öğrenmesi gerekir. Bu konuda tutarlı ve kararlı olmak çocuğun sağlıklı duygusal gelişimi açısından çok önemlidir. Yoksa çocuk büyüyüp yetişkin olduğunda da isteklerinin geciktirilmeden doyurulması konusunda sabırsız olacaktır. Ancak öfke nöbetinden sonra çocukta anneyi üzmüş olmaktan dolayı suçluluk duyguları ve artık eskisi gibi sevilmeyeceği korkuları oluşabilir. Çocuğunuz sakinleştiğinde öfke nöbetiyle ilgili biraz konuşup –nedenleri ve sonuçları hakkında- ona sarılıp sevginizi göstermenizde fayda vardır. En nihayetinde çocuğun ne olursa olsun yalnızca "iyi çocuk" olduğunda değil her zaman ve koşulda sevileceğini, anne baba sevgisinin koşulsuz olduğunu içine sindirmeye ihtiyacı vardır.

Bihter Mutlu GENCER

Disiplin:

Bu yaştaki çocuk, henüz neden her istediğini yapamayacağını anlamamaktadır. Problemleri en aza indirmek için çevreyi uygun şekilde düzenleyin, ona veremeyeceğiniz kırılıp zarar görecek eşyayı veya kendisinin zarar görmesine neden olacak şeyleri ortadan kaldırın. Evinizi bebek doğmadan önceki halinde tutarsanız, sorun yaşamanız kaçınılmaz olur.
Uygun olmayan birşey yapmakta ısrarcıysa, onu ortamdan uzaklaştırıp dikkatini başka bir şeye çekin.
Kurallar koyun ve bu konuda kararlı olun. Eğer; bir davranışa bazen izin vermez, bazen hoşgörüyle karşılarsanız veya anne baba benzer tutumda olmazsa çocuğun da kafası karışacaktır.
İstenmeyen bir davranışın yerine ne yapabileceğini gösterin.

Öfke Nöbetleri:

Çocuğunuz, artık bağımsız olmak, kendi kararlarını vermek istemektedir. Ancak sorun çözmeyi bilmemekte, hayal kırıklığı veya kısıtlamalarla başedememektedir. Yapmak istediğine engel olduğunuzda ağlayıp bağırarak, kafasını vurarak, kendini yerlere atarak, nefesini tutup katılarak bir öfke nöbeti geçirebilir. Ne kadar can sıkıcı olsa da, bu büyümenin normal bir aşamasıdır. Çocuk özellikle aç, yorgun veya hasta olduğunda öfke nöbetine daha yatkındır.

Bu durumda nasıl davranmalısınız?

Sakin olun, ona kızmayın.
Sevgiyle fakat kararlı yaklaşın.
Ondan beklentinizi dile getirin, uyması gereken kurallar hakkında tutarlı olun.
Eğer, çocuk güvendeyse, yaptığını görmezden gelin, ilgilenmeyin. Eğer kendine veya başkasına zarar verecek durumdaysa, onu başka bir odaya götürün, sakinleşmesini bekleyin.

Dr. Nilüfer TOPRAKÇI